25 Nisan 2016 Pazartesi

Bazı sabahlar öyle uyanırım ki en sevdiğim şarkının nakaratında intihar etmiş gibi son sözlerimi bir şiire adar gibi mırıldanarak.



Sanırım hayat bir sabah günaydın diyerek ölümle tanıştıracak hayallerimizi.

Mutsuz olmak zorundasın çünkü başka çare yok !


12 Nisan 2016 Salı

Bir çoğunuz kendi ölümünü düşünmüştür elbet. Hatta intiharı da.. 

Kaçınız kendi ölümünü planladı peki? Kaçınız yol ayrımlarının gölgesinde boğuldu? Kaçınız denedi, öldü? Kaç kez ölmeyi beklerken, tam da noktayı koyarken, binlerce virgülün içinde kayboldu? 

Kusursuz öleceğim, yaşamımın aksine… 
Uzakta, bi dağ evinde belki; hayli sarhoş, yorgunluktan halsiz düşene kadar bi kadınla sevişip ardından damarlarıma basacağım zehri. Ruhumu uyuşturup sonsuzluğun gölgesinde eriteceğim kemiklerimi… Kaçınız.. Kaçınız benden, durmayın. Bakmayın arkanıza.. Bu sizin sonunuz; benim başlangıcım olacak


5 Nisan 2016 Salı

Çürüklerinin ulaşamadığı ölü bakışlarından süzüleceksin.
Boğulurken sesin gırtlağına yapışacak.
Acı kokuyor ellerin, boğazın ağzının duvarlarını yırtıyor.
Söküp atamadığın o gölgeler duvarlara sürünüyor.
Çürümüş yarıklarının buharlaşan havadaki imgesisin.
Sinirlerin renk atıyor; kendi dilin acımaz.

İhtimallere karşı attığın çığlıklar,
Ceset rengi, ütüsüz bedenin yırtık kısmından kan kaçırıyor.
İçindeki yaşam her an kalacak.
Gözlerini açmadan ay girmeyecek bedenine
ve körebe.
Durmak bilmeyen kusmalarısın tanımadığın insanların. Tanı.

Yırtılıyor ufuk.
Gök meme uçlarında dans ediyor yerkürenin.
Otururken Tanrı’ın karşısında, gözlerini açar ve çekersin ölümü içine.
İçin asla durmaz.
Tümörlü bacaklarını kullanmayı öğrenen beynine ilaçlar tecavüz eder