28 Ocak 2016 Perşembe

Biz tanrının kaybettiği çocuklarız. Gözden ırak gönülden siktir edilmiş piç kuruları,
Biz sizin kalbinizin tıkanmış damarlarıyız. Küfür adımız olmuş, öyle bir dil konuşuyoruz ki biz bile anlamıyoruz ne dediğimizi.
 Biz tanrının “boş ver” dediği spermleriz. 
Biz sizin küçükken oyuna almadığınız çocuklarız!


24 Ocak 2016 Pazar

Burda yazılan tüm dalga ve dümenler tamamen hayal ürünüdür. Gerçek ile ilgisi var mıdır bilemiyorum. Zaten bu kişide bir şizofreni ürünüdür.Eğer ruh sağlığınız için endişe duyuyorsanız hoşça kalın. Burada canınızı sıkacak çok şey olacak. Şaka değil gerçek! Yada şaka bilmiyorum! Yokum ben! 

Sabahlar cidden iyi değil

bazı kadınlar her şeyin farkındadır. dünya tahmin ettiğinizden de büyük.

 sıfır yedi uç mutlaka bir anlam ifade ediyordur okuma yazma bilmeyen bir çocuk için.

masturbasyon bir yaşam biçimidir. ama size bunların hiçbirinden bahsetmeyeceğim. 

size, vicdan azabı çekmeniz gerektiğinden bahsedeceğim.

 çünkü her şeyin sorumlusu sizsiniz.
 sizden ve türevlerinizden nefret ediyorum. bu arada bazı sabahlar pek bi aydınlık

23 Ocak 2016 Cumartesi

Şiirim.

“Etrafın seni sıktığı zaman kitap oku… Ben şimdiye kadar her şeyden çok kitaplarımı severdim. Bundan sonra her şeyden çok seni seveceğim ve kitapları beraber seveceğiz. İnsan muhitin bayağı, manasız, soğuk tesirlerinden kurtulmak istediği zaman yalnız okumak fayda verir. Bana en felaketli günlerimde kitaplarım arkadaş oldu. Fakat bu yetmiyor. Şiirlerimde de gördün ki, kitaplara rağmen çok ıstırap çektim. Çünkü candan bir insanım yoktu. Sen benim yarım kalan tarafımı ikmâl edeceksin.”

18 Ocak 2016 Pazartesi

Birazdan tüm şehir gürültüsünü bozacak ve takılacaksın yine, yelkovanın, akrebin akışına. Durdurmak isteyeceksin belkide de zamanı.
Akıp gitmesin mutlu ve umutlu anların diye. sanki hayat hep güzelliklerle doluymus gibi toz pembe bakmaya zorlayacaklardır seni
İnsanlar gerçeklerden kaçmayı huy edinmiştir bir kere. 
Neye yarar mutluluğu sevmek.Umutlu yolların çıkışı nereye ? Bu pervasızca gidiş, bir bilinmezlikte yok oluş. Bir bok misali aşk kokusunu yayarken etrafa, görmemezlikten gelmek nasıl olur ki?



Sevişin. İnancınız varsa günah işleyin. 
Taşıması zor olan o beden sana bir kere verildi.
Lezzet al .


17 Ocak 2016 Pazar

peki sen

Yetişkin ve aklı başında bir birey olmanın ilk koşulu insanlara ‘herşey yolunda’ izlenimi vermektir.
Bir süre bu oyunu oynadıktan sonra içten sohbetlere içten pazarlıkların karıştığını görürsünüz.
Zihinde oluşan ve merkez üssü bilinçaltı olan bu deprem elbette sizi yoracaktır. Kıracak, dökecek ve hayallerinizi enkaz altında bırakacaktır.

Bu yük, dünyevi hayatta ki aile ve çoğu arkadaş ilişkilerinizin önüne geçecek ve aslında içinizde ki tek kişilik oyunu başlatacaktır.

Size sunulan hayatı! geri çevirdiğinize inanan toplum doğru yolun doktor olduğuna inanır. 
Gülünç! 
Şüphesiz doktorlar aptaldır.
Sizi topluma kazandırmaya çalışan bir psikoloji uzmanının asıl niyeti paranın nabzını tutmakken, böyle bir ikili ilişki ne derece hoşnut eder insanı?

Evet, 
insan gerçeği arar ve ‘gerçek’ sizi bekleyen soğuk bir mezardan başkası olmayacaktır.
Bunu rahatlıkla söyleyebilirim. Üstelik sizden birşey talep etmeden!
Kaçıp gitmek gelir içinizden fakat istisnalar hariç en uzak noktanız kendi odanız olacaktır.
İşkence sehpasına uzanır gibi uzandığınız yatakta gözleriniz hep aynı noktada kalır.
Siz yaranızın derinliğine hüzün duyarken, hayal ve kalp kırıklarınız usulca tavanınızı kaplar.
Odanız küçülür ve aynı oranla gözleriniz büyür.
Hangi kırıkta başlamıştı hayat ve hangi kesikte gelecekti ölüm dedikleri?
Bana soracak olursan..
Gürültülü bir soluk çektim insanlar arasında 
ve toprağıma üfledim dile getirilmeyenlerimi
Geçmişimin altını çizdim 
Geleceğime sigara bastım
Keskin bir kalemle dikine ilerleyen bir yol çizeceğim kendime. 
Kırmızı bir yol. 
Zamanı geldiğinde en büyük oyunumu Tanrı’ya karşı oynayacağım.
Peki sen?

Ben umudumu o gece, o sokak lambasının altında son dal sigaramı içerken ''Ben kimsenin en sevidiği olamadım'' dediğim vakit kaybettim 


..

16 Ocak 2016 Cumartesi

Piraye, aşkından ölür ama bir daha Nazım’a dönmez.

Bir süre sonra ise artık Nâzım’ı sevmediğini söylemiş ama bir başkasıyla evlenmeye de yanaşmamış; hatta açık açık ‘Ben Nâzım’ın üstüne bir başkasıyla yaşayamam!’ demişti. Gönlünde bir Nâzım’ı vardı. Ölmüştü o Nâzım… Onun üstüne bir başkasıyla yaşayamazdı. Bunu herkes anlayamaz. Piraye için aşk, cinselliğin çok üstünde bir şeydi. 
Nâzım ile Piraye aslında oldukça farklı kişilikler… Nâzım duygularını coşkuyla yaşayan, aktaran biri; Piraye ise daha ölçülü, duygularını fazla açık etmekten hoşlanmayan bir kadın..
“Piraye, aşkından ölür ama bir daha Nazım’a dönmez.”

Nazım gibi sevene rastlamak zordur elbet ama kimse Piraye kadar da fedakar olamadı bu devirde.. Bir Nazım ve Piraye degildik fakat hikayelerimizde ortak cok sey buldum..

9 Ocak 2016 Cumartesi

Bana bir sır ver.Hayır, vazgeçtim. Hiçbir gizini açma bana. Bilirim, zordur bi yabancıya soyunmak. Bana dair bir sır edin, en iyisi.Sana sadece geceyi, yalnızlığı ve ölümü anlatabilirim. Gerçekliğini en çok hissettiren, bu üçüdür. Öğrenmen gerekli.Kadınları, sevişmeyi ve alkolü sadece ezberlemen yetecektir. Çünkü, ezberlediğin her şey gibi bunlar da ölümle birlikte anlamını yitirecektir.Sigara içmeye başlayabilirsin; güzeldir dumana dair ne varsa. Şarkıları sevebilirsin; çoğu zaman anlatamadıklarını ve anlayamadıklarını anlamlandırır.Hayvanları sevmeyi unutma.Ve kadınlar…Kadınlarla oyun oynamaman gerektiğini de ezberle.Ve ıslakken daha güzel olduklarını.Ve sarhoşken.Ve uyurken.Ve öpüşürken…Sen ne kadar “yaşadım” dersen, o kadar yaşadın; unutma.

6 Ocak 2016 Çarşamba


    O kadar alışmışsındırki yalnızlığa her gece onun sessizliğini bekler olmuşsundur. Bir bedeni olsa her geldiğinde onun mutlu olması için gül dökersin, geldiği soğuk demir kapından karşında boş duran tahta sandalyeye kadar. Ama iyi ki yok bir silueti bir gülüşü bir sesi.  Olsaydı eger seni yaptığın hatalar için affetmeyecek bir tavrı, senden bıkacak bir gönlü ve aklında soru işareti bırakacak davranışları olacaktı.

   Hoş geldin Ey gecemi şereflendiren sessizlik sen de hoş geldin beni hiç bir zaman tek bırakmayan yalnızlık...

     Siz bana ceza mısınız yoksa ödül mü hiç cevap vermediniz bana. Belki de onun için bu kadar alıştım sizi hep beklemeye. Şu dumanı ciğerime çekerken duyduğum yanan tabakanın sesinden kurtarmaya mı geldiniz? Yoksa içimdeki taşan denizlerden, beni boğmaya çalışan hatıralardan 'korkma biz yanındayız' demek için mi omuz omuzayız ? Ne için olduğu önemli değil bu zamana kadar hep siz burdaydınız ve buradasınız hiç terketmediniz beni her ışıklar kapandığında her ses sustuğunda siz belirdiniz. Başımı her soğuk yastığa yasladığımda beni teselli ettiniz. Ben benliğimden sıkılmış bunalmışken siz beni bırakmadınız ya bende sizi her gece misafir edeceğim gönlüme. Hiç mi derdiniz yok ki sizin hayıflanmadınız bu kulaklara hep dinleyen taraf siz oldunuz. Bende denedim sizin gibi ama bana yettiği gibi yetmedi kalbimde yaşayanlara. Hep daha fazlasını beklediler  kendimden daha fazlasını olmamı istediler sanki beni böyle tanımamışlar gibi değişmemi beklediler. Sorun benmişim gibi gelip geçtiler. Yüreğimi parçaladılar o en ince ayrıntısına kadar kurduğum biricik hayalleri ellerinin şiddetiyle yıktılar. O icimde hiç büyümeyen masum çocuğu hep ağlattılar. Şimdi bu kalbe her bıçak saplayan insan hiç birşey olmamış gibi nispet yaparcasına mutlu. Fakat tersledikleri masum çocuğun yıktıkları hayallerinin enkazı kalkmadıkça unutulmayacak yapılan acımasızlıklar.

   Nasıl ki yapılan acımasızlıklar unutulmayacaksa beni her gece tek bırakmayan yalnızlık sana olan vefada son nefesi verene kadar bitmeyecek. Olmasın hiç sabah zaman böylece kalsın hayat şuan dursun asıl ben siz gidince yek oluyorum bir yanım eksiliyor. Söylemeseniz de biz iyiyiz böyle yoksa her gece niye yanımda olasınız.

   İyi ki varsın yalnızlığım

  Seni terk etmeyecek dostuntan sevgilerle...

Çünkü ölüm en sadık bekleyenindir.Biraz heycan verici ama daha çok hüzün yumağıdır.Yaşanmış hayatların noktası, yaşanamamış hayallerin küfrüdür.Ölüm yazmak, yaşamak, sevişmek.Saçsız bir kadındır ölüm dedikleri