22 Ocak 2017 Pazar

Sokaklarda yaşar ve kafa yapan tüm ‘yaşam belirletilerini’ kullanırdık. Gözlerinizin dahi değmek istemeyeceği kadar yoksunduk ve bir o kadar da karanlık. Korkuyorsunuz bizden.
Sizlerin kurduğu hiç bir hayale zevk objesi olmadık, güneşli günlerde gözlük yerine hep şapka taktık. Aydınlık bize hiç yakışmıyordu ve sizin inandığınız hiç bir şeye inanmadık.
Siz parayı tanrı biz ise karanlığı inanç saydık. Siz, temiz bedenlerinizle pis hayaller kurup kirli ölümleri yaşadınız. Bizler ise kirli bedenlerimizle çocukları öptük hep, onlara inandık hep.
O haklı olsaydı severdik hepinizi. Siz cennete koştukça biz cehennemde nöbete koyulduk bile bir kaç kelimeyle, dizeyle.
Siz düş görün ve bize bırakın tüm hastalıklı kelamları.

Gölgesiz edebiyatın karanlık ve çöplük itleriyiz bizler..
Ruhum acıyor ve ben artık kendimi bulmaya korkuyorum, ölüyorum işte çaktırmayın.

9 Ocak 2017 Pazartesi

Dışarda çakan şimşek, fotoğraf makinesinin flaşını anımsatıyor."Zevk alıyorsun bundan, değil mi? Başka pozlar da vermemi ister misin Tanrı’m?"Hayli sarhoşum.Duvarın kenarına dizdiğim boş şişeler, hala hayatını alt üst ettiğim kadınların kokusuna yetişemedi.Masada duran paketten bir sigara daha eksilirken, odaya hakim duman hüzmesi bir kat daha kalınlaşıyor.Biraz daha karardı oda. Camı açıp haykırabilirim;
"Huzurlu musunuz orospu çocukları? Rahat uyuyor musunuz?!"
Ya da kendimi aşağı bırakabilirim. 
Neyse…
Bir sigara daha yakabiliyorum.
Evet, bunu başarabilirim.
Bu gece öleceğim.
Cesedim kokana kadar nerede olduğumu bilmeyecek kimse..
Koku demişken, saçını kendi kesen, makyaj yapmasını pek bilmeyen, içindeki tüm tenleri içine kusan, siyah giyen, kırmızı süren, mor kokan kadınlar ölmesin..